Final Fantasy XII: The Zodiac Age İnceleme
Final Fantasy XII: The Zodiac Age PS4 İnceleme (Final Fantasy XII Remastered İnceleme)
Tür: RPG
Çıkış Tarihi: 28.02.2017
Yapımcı: Square Enix
Diğer Platformlar: PS2 (Orijinal sürüm)
Final Fantasy XII 2006’da çıkarken az ses getirmemişti. Oyun PS2’ye çıkarken aynı yıl PS3 de piyasaya çıkacaktı. Fuarlar olsun, oyun medyası olsun, oyuncular olsun o zamanların yeni nesli olan PS3’e odaklanmışlardı bile. PS2 sahiplerinin de o saatten sonra beklediği sayılı oyunlar arasındaydı Final Fantasy XII. Beklentileri karşılamış mıydı? Kimine göre fazlasıyla -serinin en iyilerinden biri olarak görenler de var- kimine göre de biraz hayal kırıklığı olmuştu.
Final Fantasy XII’yi kısaca özetleyecek olursak oyun o zamana kadar çıkan Final Fantasy oyunlarından daha farklıydı. Savaş sistemi, dünyası çok beğenilmiş ancak ana karakterinin diğer Final Fantasy oyunlarının ana karakterlerine göre oldukça silik kalması, hikayedeki karakter gelişimi ve hikayedeki yeri, oyunun kötü yani düşman karakterinin diğer Final Fantasy oyunlarının çoğunda olduğu gibi epik bir hikayesinin olmaması, bunun yerine sıradan güç delisi bir adam olması bu nedenlerle senaryonun vermesi gereken etkiyi verememesi gibi eksiler hafızalara kazınmıştı.
Nerede Cloud, Zack, Squall, Zidane, Tidus, Noctis ve nerede Vaan?
Nerede Sephiroth, Kefka, Ultimecia, Kuja ve nerede Vayne?
Böyle baktığınızda evet durum sıkıntılı ama Final Fantasy XII’nin çok iyi yaptığı şeyler de vardı. Örneğin ana karakteri olmasa da Balthier. PS4 Remastered sürümü Final Fantasy XII: The Zodiac Age‘i duyunca “keşke Balthier‘i ana karakter olarak değiştirseler” dedim kendi kendime ama elbette öyle bir şey mümkün değildi. Ancak oldukça başarılı bir remastered sürümü ile karşı karşıyayız.
Oyunumuzun hikayesinden bahsetmek gerekirse zamanında yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü epey eleştirmiştim ancak şu an çıkan diğer birçok oyundan daha keyif verdiğini açıkça ifade ediyorum. Hikayemiz Ivalice dünyasında geçiyor. O zaman kalabalık insanların ve diğer pek çok ırkın bulunduğu şehirlerden, ormanlara, çöllere, farklı tasarımı bulunan şehirlere kadar oldukça geniş bir dünya. PS2’de ilk oynadığım zamanlar bu oyunun teknik anlamda bu kadar kalabalık ve bu kadar güzel görünen şehirlerde nasıl çalıştığına hayret etmiştim. Final Fantasy XII: The Zodiac Age bugün bile o dünyanın güzelliğini bizlere sunuyor.
Archadia ve Rozarria İmparatorlukları arasında büyük bir savaş ve güç mücadelesi var. Dalmasca da bu iki büyük imparatorluğun tam ortasında olan ufak bir krallık ve tahmin edeceğiniz üzere ana karakterimizin bulunduğu krallık. Oyun etkileyici bir başlangıç yapıyor. Archadia, Dalmasca’yı işgal ediyor. Oyunun başlarında Reks’i daha sonra da onun kardeşi ve oyunun ana karakteri Vaan’ı kontrol ediyoruz. Dalmasca işgale karşı direniş gösterirken yetim kalan Vaan’ın ve arkadaşı Penelo’nun yolları oyundaki diğer karakterlerle kesişiyor. İyi ki kesişiyor çünkü sadece Vaan ile ilerlemek oldukça sıkıcı bir hale gelirdi.
Final Fantasy XII oyuncuya pek çok özgürlüğü veren bir oyun. Örneğin hikaye gereği mecbur kalmadığınız zaman Vaan yerine diğer karakterlerin kontrolünü alıp onlarla ilerleyebiliyor, diğer karakterleri yapay zekaya bırakabiliyorsunuz. Burada savaş sistemi oldukça sağlam ve yapay zekanın hangi durumda nasıl davranması istediğinizi direkt siz belirliyorsunuz. Açıkçası bu seriye eklenen en büyük en güzel yeniliklerden biriydi zamanında. Bu bahsettiğim sistemin adı Gambits sistemi. Partimizdeki karakterlere hangi koşullar altında hangi aksiyonda bulunmalarını istediğimizi ve bunların sıralamalarını belirleyebiliyoruz. Örneğin partideki birinin sağlığı %50’nin altına düştüğünde iyileştirmek için Cure büyüsü kullan, Potion kullan, öldüğünde diriltmek için Phoneix Down kullan, parti liderini hedef alan düşmana saldır, belli bir elemente karşı zayıflığı bulunan düşmana ilgili büyüyü kullan gibi bir ton seçenek var. Bu oynanışı oldukça pratik ve hızlı bir hale getiriyor. Durup tek tek bu işlemler için herkese komut vermektense otomatik olarak herkes istediğiniz gibi davranıyor.
Final Fantasy XII: The Zodiac Age sürümünde gelen değişikliklerden en dikkat çekeni oyunun adını aldığı Zodiac Job sistemi. Burada her karaktere belirli sınıf atayabiliyor, o sınıfın yeteneklerini ve ekipmanlarını kullanmalarını sağlayabiliyoruz. Archer, Black Mage, Bushi, Foebreaker, Knight, Machinist, Monk, Red Battlemage, Shikari, Time Battlemage, Uhlan, White Mage oyundaki sınıflardan. Final Fantasy XII: The Zodiac Age‘de hem karakterimizi hem de partimizi bu sınıflara göre ayarlamamız, dengede tutmamız gerekiyor. Aslında orijinal oyunda olduğu gibi remastered sürümde de en güçlü olmanın yolu oyundaki en güçlü ekipmanlara sahip olabilmekte geçiyor ki bunların bazılarına sahip olmak oyunu bitirmekten kat kat daha zor ve uğraştırıcı. Ancak bu da seçtiğiniz sınıflarla ve onların License Board’larıyla doğrudan alakalı. Örneğin oyundaki en güçlü silahlar arasında yer alan Tournesol’u kullanmak için Knight gibi bir sınıfa ve onun License Board’daki lisansına sahip olmanız gerekli. Gerekli lisanları almadan ne zırh ne silah kullanabiliyorsunuz.
Final Fantasy XII: The Zodiac Age‘de geliştirilen grafiklerle birlikte PS2’deki uzun yükleme süreleriyle de karşılaşmıyoruz. Hatta yüklemeler oldukça kısa sürüyor. Zamanında bu oyunun PS2’de o şekilde çalışması bile başarıydı. Bir remake olmamasına rağmen grafiklerinin bugün bile hala gideri var ancak öyle grafik delisi biriyseniz Final Fantasy XII: The Zodiac Age’in 2006 yapımı bir oyunun remastered sürümü olduğunu belirtmem gerek. Diğer yeniliklerden biri artık yeni sürüm ile birlikte oyunu 2 ya da 4 kat hızlandırabiliyor istediğimiz zaman orijinal hızına geri alabiliyoruz. L1 tuşu bu işe yarıyor. Bu özellik karakter geliştirmeyi oldukça kolaylaştırıyor ve zamandan kazanmış oluyorsunuz. Eskiye oranla çok daha kısa sürede çok daha ilerleme kaydedebilirsiniz.
Ses ve müzik açısından da Final Fantasy XII: The Zodiac Age’de çeşitli seçeneklerimiz var. Her şeyden önce Japonca ya da İngilizce seslendirme arasında istediğiniz zaman seçim yapabiliyorsunuz. Final Fantasy XV inceleme yazımda Japonca seslendirmeyi çok daha başarılı bulduğumu ve biraz bile animelere aşina olan birinin kesinlikle Japonca seslendirmeyi seçmesini tavsiye ettiğimi belirtmiştim. Ancak aynı şeyi Final Fantasy XII: The Zodiac Age için söyleyemiyorum. Ben her ikisiyle de oynayıp İngilizce seslendirmeyi tercih ettim bu kez. Sanırım oyun dünyasının ve pek çok karakterin daha çok Batı tarzına yakın olduğu için bu durum. Örneğin bana göre Balthier’in İngilizce sesi o karaktere cuk diye otururken Japonca seslendirmede pek de öyle hissettirmedi. Aynı durum diğer bazı karakterler için de geçerli. Elbette sizin tercihiniz değişebilir, istediğiniz zaman değişiklik yapabilmeniz güzel sonuçta. Japon fanatikliği yapmaya da gerek yok. Hangisi zevkinize hitap ederse hangisini yakıştırırsanız onu seçersiniz. Müziklerde de benzer bir durum var. Orijinal ve yeniden orkestra edilmiş sürümler var ama bazı müziklerde orijinal mi daha iyiydi diye arada kalmadım değil.
Oyunun hikayesini takip etmek ve bitirmek dışında gizemleri çözmek, en güçlü ekipmanlara sahip olmak, yan görevleri ve avlanma görevlerini tamamlamak, gizli bosslarla, gizli Esperler (summonlar) ile savaşıp onlara sahip olmak, yeni ve farklı yerleri keşfetmek, easter eggleri bulmak ve daha oynanışı uzatacak çok sayıda eğlenceli seçeneğiniz var. Hepsinde aynı eğlenceyi yaşatabiliyor. Aynı kötü anıları da. Zamanında “Ondore’un yalanlarını dinlemeyin” diye şehre söylenti yaydığınız ana hikaye görevine ne kadar sinir olduysam yine sinir oldum.
Aslında olayın özü şu: Final Fantasy XII eksilerine rağmen gerçekten çok iyi bir oyundu. Final Fantasy XII: The Zodiac Age yani PS4 remastered sürümü de oldukça keyifli, 11 yıl sonra bile kolay kolay sıkılmadan kendini oynatabilecek bir oyun. Biraz farklı bir deneyim olsa da aradan geçen bunca yıl bize Final Fantasy XII’nin değerini bir kez daha kanıtlıyor. Hem zamanında oynama fırsatı bulamayan PS4 sahipleri için hem de oyunu PS2’de çok sevip yeniden oynamak isteyenler için harika bir fırsat. Final Fantasy XII’nin serinin diğer oyunlarıyla hikaye açısından doğrudan bir bağlantısı yok; direkt başlanabilir ve anlaşılabilir bir oyun. Bu her Final Fantasy incelemesinde sorulduğu için onu da son olarak not düşeyim. Ben de artık eskisi kadar genç olmasam da şu harika Ivalice dünyasının tadını 11 yıl sonra yeniden rahat rahat çıkartayım. O kadar yıl sonra aynı keyfi verebilen kaç tane oyun var ki? O yüzden eksilerini de belirterek çakıyorum sana 9 puanı. Diğer yerlerde kimin kaç puan verdiği umurumda bile değil. Ondore’un yalanlarını dinlemeyin.